31 Ekim 2013 Perşembe

"İmkansız mı? O da neymiş..."

Kasım ayı sinema severlerin iple çektiği bir aydır. Çünkü gişede başarı sağlayabilecek, merak uyandıran ve belirli serilerin devam filmleri hep Kasım ayında vizyona girer. Ancak Ekim ayınıda yabana atmamak gerekir. Kaşla göz arası öyle filmler giriyor ki vizyona kaçırdığınıza pişman olmamanız için bu yazıyı yazıyorum.




BENİM DÜNYAM 
(Sinepuan: 10/8)
Beren Saat ve Uğur Yücel'in oyunculuklarıyla dikkat çektiği "Benim Dünyam", son zamanlarda izlediğim en duygu yüklü filmdi. Filmin giriş sahnelerinden biri olan ve bir annenin görmeyen ve duymayan bebeğine karşı sergilediği davranışlar göz yaşlarınızın başlangıcı oluyor. Bu öyle bir başlangıç ki tüm film boyunca ağlamasanız da gözleriniz doluyor, gözleriniz dolmasa da illaki boğazınız düğümleniyor. Ayça Bingöl'ü "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" dizisinden ötürü anne rolüyle görmeye aşinayız fakat "Benim Dünyam"da kendini aşmış bir biçimde muhteşem denilebilecek bir oyunculuk sergiliyor.

Film, 8 yaşına kadar hayatla ilgili hiçbir şey bilmeden yaşayan Ela ile aynı durumdaki ablasını trajik bir biçimde yitirdikten sonra hayatını engellilere adayan Mahir Hoca'nın birlikte geçirdikleri 18 senenin 100 dakikaya sığdırılan ve imkansızı gerçek kılan dram yüklü hikayesini anlatıyor.

Benim Dünyam filminin, 2005 Hindistan yapımı Black filminin uyarlaması (remake) olduğu, filmin yapımcıları tarafından da doğrulandı. Ancak filmi beraber izlediğim arkadaşlarım dahi, "bu film Black'ten daha iyi" dediler. Film bitip salondan çıkmak için ayağı kalktığımda ise arkamda oturan herkesin ağladığını görmek, "yalnız değilmişim" dedirtti.

Hayatın her anını zamana endeksleyip, zamanı para olarak gördüğümüz bu dünyada, görmenin ve işitmenin en büyük değer olduğunu anlamanın en güzel yolu Benim Dünyam!

Recep İvedik gibi sanattan uzak, sadece güldürmekten ibaret olan filmlerin rekor kırdığı bir ülkede böyle sanatsal eserlerin gişe rekoru kırmasını beklemek hayalcilik olur belki ama benim "Benim Dünyam"a güvenim tam!

YERÇEKİMİ (GRAVITY)
(Sinepuan: 10/7)
Ekim ayında gösterime giren ve sadece 2 usta oyuncuyla çekilen "Yerçekimi" ise adeta görsel bir şölen sunuyor. Filmin oyuncuları Sandra Bullock ve George Clooney kullanılan görsel efektlerin ve 3D sisteminin gölgesinde kalsalar da film kendi türü bakımından dünyada ilk 5 e rahat girer. Dr. Ryan Stone'u canlandıran Sandra Bullock oyunculuk anlamında izlerken keyif veriyor, George Clooney ise canlandırdığı Matt Kowalski rolünün diyalogları iyi olmasa filmde varlığı ile yokluğu anlaşılmaz. Senaristin başarısı Clooney'i kurtarmış diyebiliriz.

Film hakkında ufak bir anektodu paylaşmak istiyorum; başrol Dr. Ryan Stone için ilk düşünülen isim Angelina Jolie imiş; fakat Jolie bu rolü iki kere reddetmiş. İkinci teklif ise Natalie Portman’a götürülmüş, fakat o süreçte yeni hamile kalan güzel oyuncu filmde yer alamayacağını açıklamış. Tıp mühendisi Stone rolü için gündeme gelen isimler arsında; Rachel Weisz, Naomi Watts, Marion Cotillard, Abbie Cornish, Carey Mulligan, Sienna Miller, Scarlett Johansson, Blake Lively, Rebecca Hall ve Olivia Wilde gibi gözde isimler varmış; hatta birkaç kişiyle deneme görüşmesi de yapılmış.Ancak rolü en sonunda Sandra Bullock üstlenmiş. İyide olmuş diyebiliriz, çünkü Bullock rolü hakkıyla yerine getirmiş.

Özellikle filmlerde kullanılan görsel efektlere merakı olanların, uzay hayatı hakkında bilgi edinmek isteyenlerin, bilim-kurgu gerilim türünü sevenlerin "Yerçekimi"ni (Gravity) mutlaka izlemesi gerekir diye düşünüyorum.

PARANOYA (PARANOIA)
(Sinepuan: 10/2)
Hep izlemeniz gereken filmleri değil, bazen izlemenizi gerektirmeyecek filmleride belirtmek gerekir. 

Ünlü oyuncuların isimlerine aldanıp gittiğimiz ve film bittiğinde "bu ne abi?!" diye tepki verdiğimiz filmlerden biri daha. Liam Hemsworth, Harrison Ford ve Gary Oldman gibi ünlü oyunculara aldanıp gittiğim ve sonucunda hayal kırıklığıyla çıktığım Paranoya için kısa ve öz "vakit geçirmelik" bir film diyebiliriz. 

Film, kısır konusu ve usta oyuncuları ile tezatlık oluşturuyor. İsmi "Paranoya" olan bir filmin, filmden çıktıktan sonra "filmin ismi neden Paranoya?" diye düşünmek zaten her şeyi anlatıyor. Ülkemizde sadece lafta film yapmak için yapan çok var ama Hollywood'un hala daha şu durumdan kurtulamaması içler acısı. Yinede "kesinlikle gitmeyin", "vakit kaybı" gibi klişe sözler kullanmayacağım. Ancak vaktiniz değerliyse başka filmler için harcamanızı öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder